İsrail'in Filistinlilerin Organlarına Yönelik Şok İddialar!

7 Ekim'den bu yana Gazze'de devam eden saldırıları ve işgalleriyle gündemde olan İsrail, işlediği suçlarla beraber, şimdi de büyük bir organ kaçakçılığı iddiasıyla da tartışmalara yol açıyor.

Son yıllarda "ortadan kaybolan" ya da çeşitli nedenlerden ötürü İsrail hapishanelerinde hayatını kaybeden Filistinlilerin ardından, Gazze'de saldırılar sırasında alıkonulan ve bir daha geri dönmeyen Filistinlilerin durumu, devasa bir organ kaçakçılığı skandalını gündeme getiriyor.

Bu korkutucu suç şebekesinin, İsrail devleti tarafından gizli bir şekilde desteklendiği iddia ediliyor.

TRT World Research Centre araştırmacısı Çağdaş Yüksel, İsrail'in Filistinlileri öldürdükten sonra organlarını çaldığına dair iddiaları ve itirafları AA Analiz için değerlendiriyor:

İSRAİL, ÖLDÜRDÜĞÜ FİLİSTİNLİLERİN ORGANLARINI SATIYOR

İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı politikaları çoğunlukla askeri müdahaleler, toprak meseleleri ve siyasi gerginlikler çatısı altında ele alınmaktadır. Ancak bu olayların arkasında daha karanlık bir gerçeklik olabilir: mazlum bedenlerin organ ticareti için meta haline getirilmesi. Uzun zamandır dillendirilen iddialara göre, İsrail, Filistinli tutuklular ve savaş kurbanlarından organ toplamakta ve bunları uluslararası organ ticareti pazarında kullanmaktadır. Bunun yanı sıra, İsrail’in organ turizmi açısından bir merkez haline geldiği de öne sürülmektedir. Bu durum, yalnızca savaş zamanlarıyla sınırlı kalmayıp, barış dönemlerinde de Filistinlilerin bedenlerinin metalaştırılmasına dair korkutucu bir boyut eklemektedir.

Organ kaçakçılığı, savaş bölgelerinde yeni bir olgu değil. Hukukun zayıfladığı ve insan yaşamının değersizleştiği çatışma alanları, yasa dışı faaliyetler için elverişli ortamlar sunmakta. Savaş mağdurlarının organlarının çıkarılması, Balkanlar ve Sahra Altı Afrika gibi çatışma bölgelerinde belgelenmiş durumlardandır. Bu noktada, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Sözleşmeleri ve Cenevre Sözleşmeleri, savaşlar sırasında sivil halkın korunması için açık hükümler içermektedir. Ancak, İsrail, ölü bedenlere saygı gösterilmesini zorunlu kılan ve cesetlerin yağmalanmasını yasaklayan 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'ne taraf değildir.

İSRAİL, ORGAN KAÇAKÇILIĞININ MERKEZLERİNDEN BİRİ

İsrail’in bu uluslararası yükümlülüklerden kaçmayı sürdürmesi yanında, organ nakilleri etrafında dönen etik ve dini farklılıklar da bu tartışmanın alevlenmesine neden olmaktadır. Yahudi öğretileri "hayat kurtarma" (pikuach nefesh) ilkesini öne çıkarırken, özellikle Ortodoks Yahudiler, beyin ölümü gerçekleşen bir bireyin hala hayatta olduğunu savunarak organ bağışına karşı çıkmaktadır. Bu durum, İsrail'de organ bağış oranlarının düşük kalmasına yol açmaktadır. Batılı ülkelerde insanların yaklaşık yüzde 30'u organ bağış kartına sahipken, bu oran İsrail’de yüzde 14 civarında kalmaktadır. Bu fark, İsraillilerin organ nakli için yurt dışına seyahat etmesine ve Filistinli bireylerin organlarının hedef alındığı iddialarına da zemin hazırlamaktadır.

İsrail'e yönelik organ kaçakçılığı suçlamaları, 1980'lerin sonları ile 1990'ların başlarında gerçekleşen Birinci Filistin İntifadası sırasında gündeme gelmiştir. Bu dönem içerisinde birçok Filistinli aile, İsrail güçlerinin operasyonlarında hayatını kaybeden akrabalarının cenazelerinin organlarının eksik olarak iade edildiğini belirtmişlerdir. Başlangıçta asılsız bir propaganda olarak reddedilen bu ifadeler, benzer raporların çoğalmasıyla kaygıları artırmıştır. 1992 yılında İsrail askerleri tarafından öldürülen genç Filistinli Bilal Ahmed Ghanem olayı ile 2009 yılında İsveç gazetesi Aftonbladet’in "Oğullarımızın Organları Çalındı" başlıklı makalesi bu iddiaları daha da somutlaştırmıştır. Makalede, İsrail’in ölü Filistinlilerden organ topladığı iddiasıyla ilgili ailelerle yapılan görüşmelere yer verilmekte ve İsrail’in tıbbi kurumlarıyla bağlantılı daha kapsamlı bir organ kaçakçılığı ağını işaret etmektedir.

İsrailli yetkililer daha önce, Filistinliler ve diğer gruplardan organ topladıklarını kabul etmişlerdir. 2014 yılında bir tartışmalı İsrail televizyon programında, üst düzey yetkililer, ölü Filistinli bireylerden ve Afrikalı işçilerden deri topladıklarını ve bu derilerin İsrail askerlerindeki yanıkları tedavi etmek amacıyla kullanıldığını itiraf etmiştir. İsrail Deri Bankası’nın direktörü, ülkenin insan deri rezervinin 17 metrekareye ulaştığını, küçük bir nüfus için bu miktarın daha geniş bir organ toplama uygulamasını işaret ettiğini belirtmiştir. İsrailli doktor ve antropolog Meira Weiss, 2002 yılında yayımlanan "Ölü Bedenlerin Üzerinde" (Over Their Dead Bodies) adlı kitabında, Filistinlilerden sistematik olarak organ toplandığını, bunların İsrail üniversitelerinde tıbbi araştırmalarda kullanıldığı ve İsrailli hastalara nakledildiği hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir.

Ekim 2023'te Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med) tarafından yayımlanan bir rapor, Filistinlilerden organ toplandığına dair iddiaları tekrar gündeme taşımıştır. Özellikle İsrail’in elinden geri gönderilen cenazelerde, bedenlerin üzerinde oynandığına dair kanıtların ortaya çıkması, bu endişeleri daha da artırmıştır. Gazze'deki sağlık yetkilileri, geri dönen bedenlerde organların çıkarıldığına dair çelişkili bilgiler bildirmiştir. Rapor, İsrail güçlerinin Gazze’nin kuzeyindeki hastanelerden onlarlaca Filistinlinin cesedini toplayıp zarar görmüş halde geri gönderdiğini aktarmaktadır. Temmuz 2024'te ise İsrail gazetesi Haaretz, İsrail ordusunun Sde Teiman Gözaltı Merkezi'nde 1500 Filistinlinin cesedini tuttuğunu bildirmiştir. Tüm bu iddialar, savaşta hayatını kaybedenlerin onurunu korumak ve daha geniş ölçekli insan hakları ihlallerini araştırmak adına acil bir ihtiyaç olduğunu vurgulamaktadır.

İSRAİL, AVRUPA PARLAMENTOSUNUN "KARA LİSTESİNDE"

Ek olarak, İsrail, uzun zamandır organ nakli turizmi merkezi olarak eleştirilmektedir. Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2015 tarihinde yayımlanan "Trafficking in Human Organs" başlıklı raporu, İsrail’i organ kaçakçılığına karışan başlıca ülkelerden biri olarak listelemektedir ve İsrail’i organ ithalatçısı ve tüketicisi olarak tanımlamaktadır. Aynı rapor, İsrail’in organ kaçakçılığıyla mücadele etmeyi amaçlayan 2008 İstanbul Bildirgesi’ni imzalamayı reddettiğini de ifade etmektedir.

İsrail’de organ nakli talepleri, internet aramaları ve çevrimiçi faaliyetler üzerinden de izlenebilir. İsrail Sağlık Bakanlığı’nın resmi web sitesinde, organ nakli hizmetleri sunan hastanelerin listesi yer almaktadır. Yaptığım araştırmalara göre, 7 Ekim 2023 tarihinde Gazze’ye yönelik savaşın başlamasıyla, ABD’de İsrail’deki organ nakilleri hakkında yapılan Google aramalarında artış görülmüştür. Google Trends verilerine göre, "İsrail'de böbrek" gibi terimler ve Sheba Tıp Merkezi, Soroka Tıp Merkezi ve Rambam Sağlık Kampüsü gibi hastanelerle ilişkili aramalar Ekim 2023’te 0’dan 100’e kadar yükselmiştir. Buna karşın, organ nakli birimi bulunmayan Lis Doğum Hastanesi ve Assuta Hastanesi gibi kurumlar için yapılan aramalarda böyle bir artış gözlemlenmezken, bu hastanelerin aranma oranı 0 olarak sabit kalmıştır.

İSRAİL İÇİN KAPSAMLI BİR SORUŞTURMA YAPILMALI

İsrail, 2008 tarihinde organ bağışlarını ve nakillerini daha sıkı bir şekilde kontrol altına almak amacıyla Organ Nakli Yasası'nı yürürlüğe koymuştur. Ancak, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve devam eden iddialar, organ sömürüsü konusundaki endişeleri artırmaktadır.

İsrail'in Filistinlilerin organlarını topladığı iddialarını kanıtlamak, karmaşık bir soruşturma süreci gerektirecektir. Öncelikle bu suçun ispatı için somut delillere ihtiyaç duyulmaktadır; fakat İsrail’in askeri işgali, bağımsız soruşturmaları neredeyse imkansız hale getirmektedir. Ayrıca, hukuki engeller de devam etmektedir. İsrail’in bu tür uygulamaları uluslararası hukukun net ihlalleri olacaktır. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, cesetlerin yağmalanmasını yasaklamakta ve işgal altındaki sivillerin korunmasını zorunlu kılmaktadır. Ancak, İsrail, Cenevre Sözleşmesi'nin Gazze ve Batı Şeria'daki uygulanabilirliğini tanımamaktadır.

Bu iddiaların kanıtlanması halinde Tel Aviv, ek savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamında yargılanabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), bu tür suçlara ilişkin soruşturma yetkisine sahiptir. İsrail, UCM'ye taraf olmasa bile, Filistin’in üye devlet statüsü, İsrail’in yargılanabilmesi için yasal bir zemin sunabilir. Cesetlerin yağmalandığı ve organlarının çalındığına dair sürekli raporlar, yalnızca önemli insani kaygıları artırmakla kalmayıp, aynı zamanda savaş bölgelerinde hesap verebilirlik ve adalet eksikliğini de gözler önüne sermektedir. Şimdi, gerçeği ortaya çıkarmak, mağdurlara adalet sağlamak ve uluslararası insancıl hukukun daha fazla ihlalini engellemek amacıyla kapsamlı bir soruşturmaya ihtiyaç vardır.