Pulur Höyük: Erzurum'un 7 Bin Yıllık Gizemleri Ortaya Çıkıyor!

Erzurum'un Aziziye ilçesine bağlı Ömertepe Mahallesi'nde, dört yıl önce hayata geçirilen kazı çalışmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın onayı ile bu yıl da devam ediyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın koordinasyonunda, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Rabia Akarsu başkanlığında gerçekleştirilen bu çalışmalar, 7 bin yıl öncesine tarihlenen taş yapı kalıntıları, sabit ocaklar, tahıl depoları, fırınlar ve seramik atölyelerini gün yüzüne çıkarıyor.

Akarsu, 2021 ve 2023 yılları arasında Erzurum Müze Müdürlüğü ile birlikte başlattıkları kazıların, bu yıl kararlılıkla sürdüğüne dikkat çekti.

AKADEMİSYENLER VE ÖĞRENCİLERDEN OLUŞAN 15 KİŞİLİK EKİP

Ağustos ayı itibarıyla farklı üniversitelerden bilim insanları ve öğrencilerin katılımıyla oluşturulan 15 kişilik ekiple çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Akarsu, bu yıl Orta Kalkolitik Çağ tabakasının kazısında başarılı olduklarını ve daha erken dönemlere ulaştıklarını ifade etti. Yuvarlak taş yapılar, çeşitli seramik malzemeler ve ocak izleri ile ilgili bulgular açığa çıktığını söyledi.

ÇAMUR BLOKLARLA DUVARLARI YAPILMIŞ ATÖLYELER BULUNDU

Akarsu, daha önce Erzurum'daki yerleşik yaşam izleri üzerine pek fazla bilgiye ulaşılmadığını ifade ederken, geçen yıldan itibaren devam eden kazılarda, buğday depolamak için kullanılan tahıl silolarını gün yüzüne çıkardıklarını aktardı. Akarsu, şu bilgileri paylaştı:

Son dört yılda gerçekleştirilen kazılarda, Pulur Höyük'te günümüzden 7 bin yıl öncesine tarihlenen yerleşik yaşam izlerine rastladık. İki metrelik fırınlar ve çamur bloklarla inşa edilmiş atölyeler bulduk. Ayrıca, seramik atölyelerine ait üretim sürecinin yarıda kalmış parçalarını da ilk yerlerinde tespit ettik. Bu bulgular, Pulur Höyük'te tarım ve hayvancılıkla birlikte insanların sürekli bir yerleşim sağladığını açıkça gösteriyor.

BÖLGE HİÇBİR ZAMAN TERK EDİLMEMİŞ

Akarsu, kazıların amaçlarının mimari gelişim ile yapıların hangi dönemlere ait olduğunu belirlemek olduğunu vurguladı. Kalkolitik dönemden Erken Demir Çağı'nın sonuna kadar bu alanda insanların yaşam tercihleri olduğunu belirten Akarsu, Pulur Höyük'ün Pulur Çayı'nın hemen yanı başında, kayaç ve obsidyen kaynaklarına yakın bir tarım alanında kurulduğunu dile getirdi.

Ayrıca, TÜBİTAK MAM'da şu ana kadar yanmış ahşap kalıntıları üzerinde toplam dokuz radyo karbon analizi yapıldığını belirten Akarsu, bu analizlerin en erken milattan önce 4300, en geç milattan önce 1000 tarihlerine işaret ettiğini söyledi. Bu bulgular, höyükteki yedi katmanın kültürel bir kesintiye uğramadan devam ettiğini ortaya koyuyor ki bu da önemli bir veri; yani halk hiçbir zaman bu bölgeyi terk etmemiş.

5 BİN YILLIK TAŞ MİMARİ

Kazı çalışmalarını ana toprağa kadar derinleştirerek genişleteceklerini ifade eden Doç. Dr. Akarsu, şu şekilde konuştu:

Milattan önce 3. bin yıla tarihlenen taş mimari kalıntılarını gün yüzüne çıkarmak, Erzurum açısından son derece önemli bir gelişme. Buradan yuvarlak formda sabit ocaklar elde ettik ve bunları müzeye teslim ettik. Bu yıl itibarıyla erken kalkolitik tabakasına ulaştık. Pulur Höyük'te bu tür tabaka çalışmaları ilk kez yapılıyor; daha önce bu kültür Karaz kültürü olarak adlandırılmış ve genellikle kültürel etkileşimler üzerine yoğunlaşılmıştı. Ancak arkeolojik açıdan bu tabakaların ve tarihlerin belirlenmesi oldukça kritik.

Akarsu, Pulur Höyük'teki tabakalanmayı, kalkolitik dönemden Erken Demir Çağı sonuna kadar kesintisiz yerleşim olduğunu ortaya koyduklarını vurgulayarak, şunları ekledi:

Anadolu arkeolojisinde Erzurum, birçok uygarlığın ve kültürün Anadolu'ya geçiş kapısı durumunda. Pulur Höyük kazıları her yıl önemli bulgular sunuyor. Bu yıl ayrıca milattan önce 7 bin yılına tarihlenen bir kadın heykelciği keşfedildi. Özellikle Doğu Anadolu ve Erzurum'da kadın heykelciği nadir bulunduğundan, bu kazılarla her yıl yeni bilgiler elde etmeye devam edeceğiz.