Her Sayfasında Kendi Hikayenizi Bulacağınız Büyülü Bir Roman

Her Sayfasında Kendi Hikayenizi Bulacağınız Büyülü Bir Roman

Yazar, En Uzun Yol adlı eserinde okurlarını masalsı ve fantastik bir dünyaya davet etmektedir. Bu noktada, edebiyatın sevenleriyle kurduğu güçlü bağın bir yansıması olarak, “Bunu ben de yaşadım” duygusu öne çıkıyor. Kitapta yer alan fantastik evrende herkesin deneyimleyebileceği duygular ve durumlar, hem eserin hem de yazarın diğerlerinden ayırt edilmesini sağlıyor.

Yazarın, dilin ve anlamların ötesine geçmeyi hedefleyen yaklaşımı, roman boyunca dikkat çekiyor. Yoğun duygular içeren diyaloglar ve düşünmeye sevk eden karakterler, okurlarını derin bir okuma deneyimi yaşamaya teşvik ediyor.

Romanın anlatıcısının bir genç kızdan kadınlığa geçişine tanıklık ettiğimiz En Uzun Yol'da, cinsiyet ve cinsel rollere ilişkin fazla ayrıntı verilmemesi dikkat çekici bir unsurdur.

Yazar, bu konuyu şu şekilde ele alıyor:

"CİNSİYET MESELESİ ÜZERİNE DÜŞÜNMEDİM"

"Cinsiyet, bu kitapta üzerine düşündüğüm bir mesele değildi. Hikâyeyi toplumsal rollerin ve tanımların ötesinde, daha geniş bir perspektiften anlatmaya çalıştım. Yazarken Ananda’yı ergenliğinin sonlarına yaklaşmış bir erkek, anlatıcıyı ise ergenliğinin başındaki bir kız çocuğu olarak tasavvur ettim; ancak bu farklı şekillerde de hayal edilebilir. Bu benim algımdı. Dolayısıyla, bu metni bir yönüyle, aniden büyümek zorunda kalan iki çocuğun bununla başa çıkma ve isyan etme hikâyesi gibi okumamız mümkün. Ve daha birçok farklı şekilde.”

Sayfa: 100

GENEL BAKIŞ AÇILARI

En Uzun Yol, doğayı çeşitli şekillerde kendi masalının içinde harmanlayarak sunuyor. Romanın akışı içinde doğanın içinde ve onunla konuşuyormuş gibi hissetmek olası. Metin içerisinde doğanın insanlaştırılması ve insan-doğa arasındaki bütünlük sık sık göz önüne seriliyor.

Romanda, hem doğa hem de insanlar açısından anlatılmayanı aktaran genel bakış açılarının dışında kalan özgün bir tavır sergileniyor; cinsiyet ve rolleri konusunda da yazar, kendisinden ödün vermiyor.

Yazar, eserinin bir bölümünde şunları dile getiriyor:

"BU DÜNYAYA AYRILMAYA MI GELDİK"

"Bu dünyaya ayrılmaya mı geldik? Yoksa bu dünyaya ayrılıp mı geldik? Ana babalar kendi ebeveynlerinden doğmadan mı bizim ebeveynlerimiz oldular? Acaba bu dünyada kim kimdi? Sınır nerede başlıyordu? Ben nerede bitiyor, öteki nerede başlıyordu? Fay bu yüzden mi mevcuttu? Mevsimler neden bu kadar çabuk geçiyor ve yaz yeniden mi geliyordu? Yoksa en uzun yol yaz mıydı?
Bu sorular benim; yıldızlar kadar çok. Ağustos ayını yıkayan meteor yağmurları kadar.”