Cahit Sıtkı Tarancı’nın Mektubunda Saklı Güzellikler: "İstanbul Harika, Ama Diyarbakır Daha da Büyüleyici"

Cahit Sıtkı Tarancı’nın Mektubunda Saklı Güzellikler:

Türk edebiyatının önemli şairlerinden Cahit Sıtkı Tarancı, özellikle "Yaş Otuz Beş" şiiri ile tanınmaktadır. Bu eser, ölüm ve yaşlılık temalarını derin bir şekilde işlemesiyle dikkat çeker. Şiirinden etkilenmemek mümkün değildir. Ancak burada asıl konumuz, şairin Diyarbakır’a olan sevgisi. Zira, Cahit Sıtkı 4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da dünyaya gelmiştir.

Bu kadim şehir, onun edebi yolculuğuna ilham kaynağı olmuştur. Cahit Sıtkı, şiirlerinde Diyarbakır hakkında çok fazla bilgi vermese de, mektuplarında bu bağlara değinmektedir.

Yazar İnci Enginün’ün büyük bir titizlikle derlediği "Evime ve Nihal’e Mektuplar" adlı eserde, Cahit Sıtkı’nın ailesi ve memleketi ile kurduğu güzel ilişkiler gözler önüne serilmektedir.

Şair, anne ve babasına yazdığı mektuplarda kibar bir dil kullanmakta, ancak abartılı bir saygı göstermemektedir.

Ayrıca, babasına olan sevgisini açıkça ifade edebilmiş olması, o dönemde özgür bir çocuk yetiştirilmiş olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 21 Kasım 1929 tarihli mektubunda şu satırlara yer vermektedir:

"Bir akşam sınıfta birkaç arkadaş bir araya geldik ve çeşitli konularda sohbet etmeye başladık. Babalar konusuna geldiğimizde, dikkatle dinledim ve şaşkınlık içerisinde kaldım. Hiçbiri babasından memnun değildi. Hatta bazıları babalarına bile sövmek üzereydi. Onlara acıdım. Sıra bana geldiğinde ise şu sözleri söyledim: 'Babamla gurur duyuyorum.' Hepsi bana imrenerek bakmaya başladılar... Şu an ben de sizler gibi gizli kahramanları barındıran sevgili vatanıma hayranım."

Usta şair, 15 Mart 1930'da kardeşi Nihal’e yazdığı mektupta, "Sana Diyarbakır havuzlarından bahseden bir şiir yazayım." ifadesini kullanmıştır.

"DİYARBAKIR DAHA GÜZELDİR"

"İstanbul gerçekten çok güzel Nihal... Ancak doğup büyüdüğümüz Diyarbakır, daha da güzeldir... Oranın topraklarında bizlere yakın bir sıcaklık ve samimiyet var. Taşları bizlere duyarsız değildir. Havası, ciğerlerimizi gururla dolduracak kadar temiz bir havadır. Oranın suları ancak bizim susuzluğumuzu giderebilir. O çevre içinde yalnızca biz varlığımızı hissedebiliriz. Diyarbakır’da yaşamın yüceliğini ancak anlayabiliriz... Sonuç olarak, sevgili kardeşim, Diyarbakır’ı sevmek bir görevdir ve bu görev ihmal edilmemelidir."